Her zaman dengeden bahsediyoruz. Günümüzde değişen çevremize, atalarımıza baktığımızda dengeyi ne kadar koruduk? Taş devri döneminde yaşayan atalarımızla şu an İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayan bir bireyi kıyasladığımızda; yemiş olduğu besinin içeriğindeki magnezyum ve potasyum gibi minerallerin fakir olduğunu, beslenme davranışı olarak da liften daha fakir, basit şeker, sodyum ve işlenmiş gıdadan daha yüksek olduğunu göreceğiz. Alkali diyete göre denge baz taraftan asit’e kaymış diyebiliriz.
Peki, alkali diyet ne diyor?
Yediğiniz gıdaların vücut pH seviyesini etkileyerek sağlığınıza etki edeceğini savunur. Besinlerin sindirilerek enerji elde edildiği reaksiyonlar sırasında dışarıya ısı açığa çıkar ve geriye “kül” diye adlandırabileceğimiz bir metabolik atık kalır. Bu atık; asidik, bazik veya nötr olabilir. Sindirilmesi sonucunda protein, fosfat ve sülfür açığa çıkaran gıdalar ‘’asit’’, kalsiyum, magnezyum, potasyum açığa çıkaranlar ise ‘’alkali’’ olarak değerlendirilir. Eğer bir gıdada her iki grup da çıkıyorsa nötrdür. Basit şeker, işlenmiş gıdalar, et ve süt ürünleri gibi çok fazla asit içeren gıdalar vücut üzerinde strese neden olur. Diyetin savunucuları bu besinlerin vücutta asidoz durumuna neden olduğunu ve kilo artışı, vücuttaki yangı durumunun şiddetlenmesi gibi sağlığı olumsuz etkileyen durumlara neden olduğundan bahsediyor.
Vücudu asidik yapan gıdalar, yukarıda bahsettiğimiz asidik metabolik atık bırakan gıdalarladır. Bunlara örnek verecek olursak:
- Et ürünleri
- Beyaz et
- Balık
- Süt ve süt ürünleri
- Yumurta
- Tahıllar
- Alkol
- Tütün
Alkali diyet teorisine göre özellikle yeşil yapraklı sebzeleri gibi alkali gıdaları fazla tüketerek vücudu alkali hale getirebileceğimizden bahsedilir.
Vücudu bazik yapan yani alkali gıdalara örnek verecek olursak:
- Meyve ve sebzeler
- Kurubaklagiller
- Kuruyemişler
Günümüzde Alkali diyetle ilgili çeşitli varyasyonlar bulunmaktadır. Çeşitli yüzdelere göre asidik ve alkali besinleri içeren alkali diyet modelleri vardır. En çok tercih edilen model diyetteki alkali besin yüzdesinin 80 asidik yüzdenin 20 olduğu modeldir. 60/40 olan oranda önerilir.
Asit yapan gıdaları çok fazla tüketmek sağlığımızı olumsuz etkiler, kilo artışına neden olur ve vücudumuzdaki yangıyı arttırır. Bu teoriye göre vücudu daha alkali yapan yiyeceklerin sağlığımıza iyi geldiğini ve kilo kontrolünü sağladığını çıkarıyoruz. İşlenmiş gıdaların, şekerin, alkolün diyetten çıkarılması ve bitkisel besinlerin tüketimin artması şüphesiz sağlığı olumlu yönde etkileyecek ve kilo kaybını sağlayacaktır. Alkali grupta yer alan besinler birçok vitamin-mineral, lif ve antioksidan ve anti-inflamatuar etkide fito-besinden zengindir. Bu öneriler tüm sağlıklı diyet planlarının merkezinde yer alır ve sağlığa fayda sağlar. Bu nedenle besinleri sadece alkali ve asidik etki olarak değerlendirmek yetersiz olacaktır.
Bu diyet teorisinde yanlış bilinen en önemli konuya gelelim ve pH konusunu detaylandıralım. Alkali diyetin özüne göre yediğiniz gıdalar sonucu geriye asidik bir artık kalıyorsa bu kanınızı asidik yapabilir. Başka bir deyişle bazik gıdalar yenilmelidir ki kan da bu sayede bazik olsun. Peki yediklerimiz kanımızı gerçekten bazik yapıyor mu? Bu kısma geçmeden önce vücut pH sistemini iyice anlamamızda fayda var.
PH basit bir dille bir şeyin bazik mi asidik mi olduğunu ifade etmek için kullandığımız bir terimdir. 0-14 aralığında bir sayı ile ifade edilir.
Asidik pH: 0-6.9
Nötr pH: 7.0
Bazik pH: 7.1-14.0
Yazının en başında söylediğim için her canlı ve ortamda yaşamın devam edebilmesi için belirli pH aralıkları vardır. Ve vücutta pH sabit değildir. Midenin mide suları proteinleri parçalamak için 1-3 gibi oldukça asidik olabilirken, safra ve pankreas suları da mide asidini nötralize etmek ve sindirime yardımcı olmak için alkalidir. Bununla beraber kanın pH seviyesi daima 7.35-7.45 aralığında seyreder. Bu aralığın dışındaki değerler vücutta hayati bir problem olduğuna işaret eder.
Kanın pH’ının yediğimiz besinler aracılığı ile değişmesi neredeyse imkansızdır. Bu vücudumuzdaki reaksiyonların nasıl bir denge ile çalıştığını çok güzel örnekler. Tampon sistemi adı verilen bir sistem kanın sabit bir pH’ta kalmasını sağlar. Bu sistem kan asidik olduğu zamanlar kemiklerden kalsiyum gibi alkali yani bazik mineraller alarak kanı tekrar nötrler. Alkali diyetin savunmasına göre vücuda kanı asidik yapacak gıdalar çok fazla alınmamalıdır. Bu şekilde de kemiklerden kalsiyum alınmasının ve osteoporoz yani kemik erimesinin de önüne geçilir.
Her ne kadar alkali diyetin çalışma prensibi mantıklı gözükse de vücudumuzda mineral dengesinin sağlanmasında çok büyük önemi olan bir organımızı göz ardı eder: Böbreklerimizi.
Böbreklerimiz vücuttaki asidik iyonları atmamız ve kan pH’ını düzenlememiz için çalışır. Bununla beraber solunum sistemimiz de nefes alışverişimiz sırasında asidik ve bazik iyon dengesini sağlamaya yardımcı olur.
Yine önemli bir noktayı unutmamak gerekir; alkali diyet her ne kadar kemik erimesini önleme adına faydalı olduğu söylense de bir protein olan kolajen kemik sağlığı için çok önemlidir. Bu proteinin oluşması için de hayvansal kaynaklı ürünler gibi “asit oluşturan gıdalar” tüketilmelidir. Bu nedenle asidik besinleri tamamen diyetten çıkarıp uzun süre alkali gıdalarla beslenmek çeşitli besin eksikliklerine neden olup sağlığı olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle denge her zaman olduğu gibi çok önemlidir.
Kişiye özel diyet ilkesini unutmamak gerekir. Aslında bakıldığında kişinin sindirim sistemi ve metabolizmasına göre yediği besinin vücudunda bıraktığı metabolik atık değişebilir. Yani asidik olan bir besin grubu sizin için alkali ya da nötr olabilir. Örneğin turunçgiller ve gece sebzeleri (domates-patlıcan-biber-patates) birçok insanda asit kalıntısı bırakmaz ancak bu besinler bazı kişilerde metabolize edilemez ve asit oluşturucu hale gelebilir. Bunun nedeni yetersiz mide asidi üretimi ya da tiroit fonksiyon bozukluğu olabilir. Bu nedenle genetik, stres seviyesi, yaşam tarzı, sağlık profili gibi etmenleri değerlendirilmelidir.
Özetlemek gerekirse, alkali diyet yüksek miktarda sebze ve meyve tüketilip rafine şeker ve unlar, işlenmiş gıdalar, trans yağlar, alkol gibi sağlığa zararlı besin grubundan uzak durulmasını tavsiye eder ve bu anlamda da kronik ağrılardan kansere kadar kronik hastalıklardan korunma, kilo vermede konusunda sağlıklı bir diyet olduğu söylenebilir. Bir uzman yardımı ile sağlık profilinize uygun alkali diyet planınızı oluşturmanızı öneririz.
Tarif;
Alkali Tavuklu Sezar Salata
- Izgara Tavuk Göğüsü
- Göbek Marul
- 1 avuç File Badem
- 1 tatlı kaşığı chia
- Vegan Sezar Sos; 2 yemek kaşığı tahin + yarım limon + 1 diş sarımsak + az su +Tuz
Alkali Kinoa Salata
- Roka
- Kırmızı Turp
- 1 Avuç File Badem
- 3 Yemek kaşığı Kinoa
- 1/3 Yemek kaşığı Nar
- 2 Yemek kaşığı zeytinyağı
- Tuz